11 Ocak 2010 Pazartesi

İnsan kendini aciz hissetmeyi seviyor. Bayılıyor aciz acınası olmaya. Gurur asalet falan hepsi yalan. Zaten insanoğlunun basitliğine, acizliğine, zayıflığına olan inancım gün geçtikçe artıyor. Asalet gibi erdemler sadece teoride varlar. Bundan bahsetmeyi ve öyleymiş gibi görünmeyi seviyor. Gurur ile acizlik bir arada anıldığında ise asalet oluyor işte. Böyle olunca, yani insana olan inancını kaybedince de ne ideolojiden, ne rafine zevklerden, ne titizlikten, ne gurmelikten bahsedebiliriz. Bunlar insanın kendine yakıştırdıkları sadece. Halbuki herhangi bir hayvan gibi insan da yaşamak için öldürür, kandırır, satar, yalan söyler, vazgeçer... Hatta bunları yaşamak için bile değil, rahatını bozmamak için de yapar. Para için de... Statü için de... Anlamsız hayatını anlamlandırmak için uydurduğu herhangi bir kavram için yapar. Yine de nasıl oluyor da hayvanlar gibi içten kucaklıyoruz birbirimizi anlayamıyorum bir türlü. Bazen bir belgesel gibi geliyor hayat. İnsanları inceliyoruz genel olarak. Yani kuşlar ötüyor, birşeyler anlatıyorlar birbirlerine, köpekler havlıyor. İnsanlar da konuşuyor ya... Düşünebilmenin kendilerine verilmiş olan bir ayrıcalık olduğu yanılsamasına o kadar kapılmışlar ki, diller uydurup, bu dilleri, kitaplarca kurallarla karmaşıklaştırıp bu kurallara da inanıp, tam bir akıl tutulmasına düşüyorlar ve en komiği de, yine de anlayamıyorlar birbirlerini... Anlaşmazlıktan boşanıyorlar, ayrılıyorlar, ölümler, kavgalar, dramalar... Küçük küçük birsürü züppe yaratık doğup ölüp doğup ölüp doğup ölüyor... KüçükPrens'teki çiçeğe gülüyordum, kendini beğenmiş, snob diye... Halbuki tüm insanoğlu öyle. Kendimize ait olduğunu düşündüğümüz, yüzlerce, binlerce kimlik, karakter içine sığmağa çalışıp çalışıp, taşıyor, kendimize istediğimiz şekli veremiyor ve hep, her zaman komik duruma düşmüyor muyuz?

Bu yazı nereye doğru gidiyor bilmiyorum ama yakın zamanda sürekli bunları düşünüyorum züppece:)

2 yorum:

  1. züppece ilham aldım ben de züppeliğinden...
    böyle böyle geçer günler... geçmez mi?

    YanıtlaSil
  2. boyle bir yazi üzerine ne cok sey soylenebilir. bana öncelikle düsündürdügü, adam yerine konmak icin kimi zaman parasina, kimi zaman ailesine, kimi zaman toplumsal konumuna tutunan, kendisinin hicbir söz sahibi olmadigi birilerinin onlar icin cizdigi yollardan toplumun basari dedigi yere gelmeye calisan insanlar. kendilerine durmaksizin bir seyler yakistiran, bir sekil vermeye calisan, sirf boyle bir sekil vermeye calistigi icin de o sekli alamayan insanlar.

    insanin sinirlarini bilmesi, su yasamda olup biten her seyin akilla aciklanamayacagini düsünmesi, hatta bazi seyleri aciklamaya bile kalkismamasi ve belirsiz birakmasi beraberinde tevazuyu getireceginden bence önemlidir. insanin kendisine acimasi ve bunu sagda solda ilan etmesi ise sanirim bambaska bir sey.

    ben asalet kelimesini cok kullanan biri degilim ama madem bu yazida 'asalet' özellikle vurgulaniyor, asaletin de tevazunun icinde oldugunu düsündügümü söylemeliyim.

    YanıtlaSil