28 Mayıs 2010 Cuma

KANALD-DOKTORUM

Doktorum programını izliyorum sabahları. Yararlı şeyler öğreniyorum açıkçası ama uzun zamandır doktorlar hakkında biriktirdiğim düşünceleri de netleştirdi iyice bu program.

Doktorların bu kadar çekilmez, kaşar, saygısız ve iletişim özürlü olmalarının sebebini düşünüyordum bir süredir. Bazı olaylar sonucu düşünmek zorunda kaldım diyelim. Bu insanlar hayatları boyunca çok çalışıyorlar tabi sonra da bu hale geliyorlar demeyeceğim tabi ki. Ne yani bir tek onlar mı çalışıyor hayatı boyunca. Hemen hemen herkes eşek gibi çalışıyor hayatı boyunca kim bilir ne şartlarda. İki gün uykusuz kaldılar diye nedir yani bunların havası. Mimarlar da uykusuz kalıyor haftalarca saçma sapan sebepler için. Üstelik mimarları motive eden bir para unsuru da yok.

Neyse kanımca, bu adamlar hayatları boyunca hep saygı görüyorlar. Doktorum doktorum diye peşinde ezik ezik koşan insanlarla büyüyorlar, yaşlanıyorlar. Doktorsa en iyi yemekler sunuluyor, en güzel kızlar veriliyor. (Tepkim anlaşılacağı üzre biraz yaşını almış erkek olanlarınadır daha çok) Bu yüzden bu adamların kibar olmaya, tatlı sözler söylemeye ihtiyaçları kalmıyor hayatlarının hiç bir döneminde. Bağırsa da çağırsa da, zaten karşısındaki ezik adam ona muhtaç olduğundan dolayı saygı göstermeye gerek duymuyor. Bir doktor fırından ekmek alırken, otobüse binerken, çay içerken, sigara içerken, osururken bile doktor yani. O ünvanı alnına yapıştırmış yaşıyor hayatını. Sıradan bir insan olmanın keyfini asla yaşayamayacak bir zavallı.

Kısacası doktor olan biri sadece ve sadece doktor oluyor. Bunun ezikliğiyle de cahilce, acınası bir sanat bakışı edinmeye çalışıyor. "Doktorlar nedense sanatla da ilgilenir" (Sanatla ilgilenmek te ne demekse) diyen insanlar duymuşsunuzdur. Sebebi ne olabilir ki, heyecandan, sevgiden yoksun, çürümüş, yoz ruhlarını besleyecek diye bir umutla zavallı bir ilgi duymaya çalışıyorlar işte tüm sanat dallarına.

Şimdi bu yazıyı yazdım ama söz meclisten dışarı diyelim:)